Bu Pazar eşimin fakülteden
arkadaşlarıyla yaptıkları kahvaltıya ben de katıldım. Kahvaltı Kalamış Koyunu
panaromik gören olağanüstü manzaralı bir yerde, eski Moda iskelesinin biraz
yukarısında Moda Teras isimli bir mekânda idi. Pazar brunch’ı adıyla açık büfe
tarzında hazırlanmıştı. Benim açık büfe lafını duyunca tüylerim diken diken olur.
Bir sürü orta veya düşük kaliteli ürünün insanoğlunun aç gözlülüğünü doyurmak
istercesine sunulduğu, çoğu insanoğlunun da beklenti sahiplerini utandırmadığı
bir sergi gibidir açık büfeler. Üstelik bir sürü para talep edilir bu ucube
sergi için. Bu mekânda da önyargım beni hayal kırıklığına uğratmadı.
Kahvaltılık malzeme kalitesi düşüktü. Kişi başı 46 TL alınan bir açık büfede
harika ürünler kullanmak bence mümkün. Ama sanırım böyle harika bir manzaraya
talep çok olunca, böyle bir fiyat koyup,”zaten bu paranın çoğunu manzara için alıyoruz,
birde kaliteli ürün mü istiyorsunuz ?” düşüncesiyle yiyeceklere pek önem
verilmemiş olmalı. Bizden önce birilerinin oturduğu belli olan masanın üzerinde
kirli tabak, çatal vs. hala duruyordu. Biz oturunca kirli tabakları lütfen
aldılar ama masayı temizlemeleri için tekrar uyarmamız gerekti. Sonuç olarak
kötü yiyecekler ve kötü servisi göz önüne alacak olursak bence bu kahvaltı 46
TL etmez. Hadi yarısı manzara parası diyelim ama bu kahvaltı 23 TL bile etmez.
Dolayısı ile fiyat-beklenti oranı negatif idi. Mekân epey doluydu. Bu yüzden
sanırım ben haksızım.
26 Kasım 2012 Pazartesi
20 Kasım 2012 Salı
Safranbolu, Kadıoğlu Şehzade Restaurant, Bolu,Seben
Amasra’dan sonra yönümüzü Safranbolu’ya çevirdik. Amasra-Safranbolu
arası yol biraz virajlı ancak inanılmaz güzellikte manzaralara sahip.
Sonbaharın bütün renkleri içinde seyahat şahane oldu. Akşam saatlerinde
Safranbolu’ya ulaştık. Bizi İstanbul’u aratmayan bir trafik karşıladı. Otelden
yer ayırtmamıştık. Bir kaç otel dolaştık ama yer bulamadık. Etraftan insanlar
burada yer bulamayacağımızı söyleyince Bolu’ya doğru devam ettik. Bu arada ben
Safranbolu’yu pek sevmedim. Sanırım Amasra’nın o büyüleyici güzelliğinden sonra
bana yavan geldi. Burada tarihi çarşıyı dolaştık. Güllü lokum aldık. Akşam
yemeğimizi de Kadıoğlu Şehzade Restaurantta yedik. Kuyu kebabı, Safranbolu bükmesi,
Şehzade pilavı, Saç kavurma, Şehzade salatası sipariş ettik. Hepsini paylaştık.
Kuyu kebabı berbattı. Ama diğer yemekler güzeldi. Akılda kalıcı olağanüstü bir
lezzete ise rastlamadım. Yemeğin üstüne ev baklavası ve çay içtik. Toplam 80 TL
hesap ödedik. Bence mekân, servis ve lezzet göz önüne alınırsa fiyat-beklenti
oranı dengeliydi.
Bolu’da
kaldığımız otelde kahvaltı yaptıktan sonra Seben’e doğru yola çıktık. Seben pek
duyulmuş bir yer değil. Görülecek bir yeri de yok. Bizim Seben’e gitme
sebebimiz ise Çeltikdere Köyü yakınındaki Bizans kilisesi kalıntısı.
Eşim Bizans eserlerine bayılıyor. Köyün içinden yaklaşık 2 km patika yoldan
kiliseye ulaştık. Eşim eseri incelerken biz kızlarla doğayı keşfettik. Öğle
yemeğimizi bize doğa verdi. Ceviz, üzüm, erik, böğürtlen ile sonbaharın son
günlerinde mükellef bir ziyafet çektik. Kızlar günün, belkide tüm gezinin en
çok bu bölümüne bayıldılar. Dönüş yolunda rastladığımız bir alabalık
çiftliğinde kızarmış alabalık yedik ve akşama İstanbul’a döndük.
11 Kasım 2012 Pazar
Amasra,Çeşm-i Cihan Restaurant,Amastris Otel
Karadeniz Ereğli’den sonra
Zonguldak ve Bartın yoluyla Amasra’ya ulaştık. Gerçekten Fatih’in “Burası
çeşm-i cihan mı lala!” dediği kadar var. Gördüğüm en güzel beldelerden biri.
Harika bir yarımada, şahane manzaralar, nefis bir deniz. İnsanın işte tam yaşanacak
yer dediği türden bir kasaba.
Amastris Otel’de konakladık.4
kişi 150 TL ödedik. Çok süper bir otel değil ama harika bir deniz manzarası var.
Fiyat oldukça uygundu. Belki de sezon dışı olması sebebiyle bilemiyorum. Çünkü
sezonda 350-400 gibi fiyatlardan bahsediliyor. Akşam yemeği için çok methini
duyduğumuz Çeşm-i Cihan Restaurant’a gittik. Manzaralı, güzel bir masaya kurulduk.
Mekânın çok revaçta olduğu belli. Çünkü epey masası olmasına rağmen boş masa
bulmakta zorlandık.
Ana yemek olarak Karadeniz mezgiti,
palamut ve çinekop ile küçük kızımız için tavuk şiş sipariş ettik. Meze olarak pilaki,
kavun-peynir, haydari ve tabiki meşhur Amasra salatası söyledik. Bu salata
görünüm olarak çok güzel.35-40 çeşit yeşilliğin karıştırıldığını söylüyorlar,
üzeri de turp ve havuçla çiçek gibi süslenmiş. Ben salatanın olağanüstülüğünü göremedim.
Bence bir pazarlama ve PR harikası. Amasra’ya gittiğimizi duyan tüm tanıdıklar “aman
Amasra salatası yiyin” diye öğüt verdiler. Yedik, iyi, ama dediğim gibi
olağanüstü akılda kalıcı bir şey değil. Bildiğin salata. Balıklar, mezeler ve
tavuk şiş de güzeldi. Rakı ile birlikte pek güzel gitti. Üstüne fırında helva ısmarladık,
onu da birer bardak çayla hakladık. Toplam 160 TL hesap geldi. Bence Anadolu
şartlarında pahalı bir hesap. Otele 150 TL ödediğimiz göz önüne alınırsa
hesabın pahalılığı daha bir ortaya çıkıyor. Bu yüzden mekân, lezzet ve servisi göz
önüne alarak fiyat-beklenti oranının dengesiz olduğunu söylemeliyim.
Ertesi gün Amasra’da dolaştık.
Eşimin pek sevdiği Bizans eserlerinden çok güzel örnekler gördük.45 dakikalık
nefis bir tekne turu yaptık. Özetle harika bir Amasra seyahati oldu. Burayı
tekrar geleceğimiz beldeler arasına koyduk. Akşam Üzeri Safranbolu’ya doğru
yola çıktık.
5 Kasım 2012 Pazartesi
Batı Karadeniz Turu,Akçakoca,Bolu Kardeşler Lokantası
Bu bayram tatilinde ailece Batı Karadeniz turu yapmaya karar
verdik. İlk durağımız Akçakoca oldu. Hava çok yağmurlu olunca Akçakoca’yı pek dolaşamadık.
Sadece bir öğle yemeği yedik. Ben yine esnaflara sorarak Bolu Kardeşler
Lokantası isimli bir mekân tespit ettim. Güzel, temiz bir esnaf lokantasıydı.
Kızlar ve eşim birer İskender söyledi, ben orman kebabı istedim. Önce bir az
ezo gelin çorbası içtim. Çok güzeldi. İskender ve orman kebabını da çok beğendik.
Salata içecekler dahil 4 kişi 47.50 TL hesap ödedik. Bu İstanbul şartlarına
göre çok ucuz Anadolu şartlarına göre normal bir hesap. Servis de gayet içtendi.
Resim çekmeye çalışırken personelin yardım çabası Anadolu misafirperverliğinin
bir yansımasıydı. Fakat aksilik fotoğraf makinemiz tam o anda bozuldu.(aşağıda
bir resim örneği varJ)Geri
kalan tüm tatil boyunca kameranın düşük pikseline muhtaç olduk. Lezzet, servis
ve mekânı değerlendirecek olursak fiyat-beklenti oranı bence dengeliydi.
Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi çaylar şirkettendiJ.
Akçakoca’dan
Karadeniz Ereğlisi’ne geçtik. Ereğli’de eşimin çok sevdiği Bizans eserlerinden
var. Örneğin eski bir Bizans kilisesi olan Orhan Cami. Bu eseri gördükten sonra
biraz sahilde yürüyüş yaptık. Ben 100 Tarihi Lokanta kitabımda yer alan bir
lokantaya uğradım ama bayram nedeniyle kapalıydı.(Hasan Kuru Pide Salonu ya da diğer adıyla Meşhur Pideci Hasan))O
güzelim pidelerden yiyemedik.
Ereğli’den
sonra Zonguldak ve Bartın yoluyla Amasra’ya vardık. Amasra yazısı daha sonra.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)