20 Kasım 2012 Salı

Safranbolu, Kadıoğlu Şehzade Restaurant, Bolu,Seben


              Amasra’dan sonra yönümüzü Safranbolu’ya çevirdik. Amasra-Safranbolu arası yol biraz virajlı ancak inanılmaz güzellikte manzaralara sahip. Sonbaharın bütün renkleri içinde seyahat şahane oldu. Akşam saatlerinde Safranbolu’ya ulaştık. Bizi İstanbul’u aratmayan bir trafik karşıladı. Otelden yer ayırtmamıştık. Bir kaç otel dolaştık ama yer bulamadık. Etraftan insanlar burada yer bulamayacağımızı söyleyince Bolu’ya doğru devam ettik. Bu arada ben Safranbolu’yu pek sevmedim. Sanırım Amasra’nın o büyüleyici güzelliğinden sonra bana yavan geldi. Burada tarihi çarşıyı dolaştık. Güllü lokum aldık. Akşam yemeğimizi de Kadıoğlu Şehzade Restaurantta yedik. Kuyu kebabı, Safranbolu bükmesi, Şehzade pilavı, Saç kavurma, Şehzade salatası sipariş ettik. Hepsini paylaştık. Kuyu kebabı berbattı. Ama diğer yemekler güzeldi. Akılda kalıcı olağanüstü bir lezzete ise rastlamadım. Yemeğin üstüne ev baklavası ve çay içtik. Toplam 80 TL hesap ödedik. Bence mekân, servis ve lezzet göz önüne alınırsa fiyat-beklenti oranı dengeliydi.


                Bolu’da kaldığımız otelde kahvaltı yaptıktan sonra Seben’e doğru yola çıktık. Seben pek duyulmuş bir yer değil. Görülecek bir yeri de yok. Bizim Seben’e gitme sebebimiz ise Çeltikdere Köyü yakınındaki Bizans kilisesi kalıntısı. Eşim Bizans eserlerine bayılıyor. Köyün içinden yaklaşık 2 km patika yoldan kiliseye ulaştık. Eşim eseri incelerken biz kızlarla doğayı keşfettik. Öğle yemeğimizi bize doğa verdi. Ceviz, üzüm, erik, böğürtlen ile sonbaharın son günlerinde mükellef bir ziyafet çektik. Kızlar günün, belkide tüm gezinin en çok bu bölümüne bayıldılar. Dönüş yolunda rastladığımız bir alabalık çiftliğinde kızarmış alabalık yedik ve akşama İstanbul’a döndük.





Hiç yorum yok: