Bir süredir eşimle beraber günlük 4 km yürüyüş yapmaya başladık.
Malum yaş ilerliyor. İstanbul da temiz havaya sahip yürüyüş yolu bulmak zor.
Olanlar da şehir dışında. Her gün buralara gitmek trafik nedeniyle imkânsız.
Ancak hafta sonları mümkün olabiliyor. Biz de mecburen geniş kaldırımları olan,
pek yokuşu olmayan güzergâhlar buluyoruz. Bunlardan biri Mecidiyeköy-Taksim
arasındaki Halaskargazi Caddesi. Her iki yönden geniş kaldırımları olan caddede
Roma ve Paris benzeri bulvar kafeleri mevcut.Yürüyüş sırasında yorulunca bu kafelerde
gelen geçeni seyrederek bir içecek molası
vermek çok hoşumuza gidiyor.Tabi egzoz kokusuna katlanmak şartıyla.
Halaskargazi Caddesindeki bir başka güzellik ise bir zamanlar zenginliğin
sembolü olan ,hatta şarkılara konu olan Tarihi Şişli Apartmanları.Başınızı
biraz yukarıya kaldırınca bu apartmanların muhteşem süslemelerini keyifle
izleyebilirsiniz.Yine bu yolda birkaç müze de mevcut.Onları başka bir yazı
konusu yapacağım.
Son yürüyüşümüzde hedefimiz Taksim Tepebaşı’nda açılan Sahaf
Festivali idi. Mecidiyeköy’den başlayan yürüyüşümüzde bu defa bulvar
kafelerinde mola vermedik. Harbiye civarına gelince bir kafenin önünde bahçe
resimleri gördük ve orayı denemeye karar verdik. Mekanın ismi Polo Cafe(Cumhuriyet
Caddesi No:111 Elmadağ).Kafeye girip bahçeyi görünce seçimimizden ötürü
kendimizi tebrik ettik. Çünkü yüksek binalar arasında çok güzel bir bahçeye gelmiştik.
Gelen geçeni bu defa seyredemeyecektik ama sessiz sakin bir yemek yiyecektik.
Ceviz, incir ağaçlarının altında mönüyü inceledik ve hafif olması için birer
salata söyledik. Burayı bizden önce serçeler keşfetmişti. Normalde çok ürkek
olan bu kuşlar bu bahçede çok cana yakınlardı. Attığımız kırıntıları neredeyse
avucumuzdan yiyeceklerdi. Binalar, trafik ve yoğun iş-güç İstanbul’u içinde bu
küçücük doğa parçası bize ufak da olsa bir yürek sıcaklığı sağladı.
Salata yeşillikleri biraz gevşekti. Nedenini sorunca pazar
günü olduğu için hal kapalı yanıtını aldık. Salatadaki peynirler ve ceviz
kaliteli idi. O yüzden yeşillikler yüzünden pek olumsuz düşünce geliştirmedik.
Yanında içtiğimiz limonata fena değildi. Fiyatlar ise İstanbul şartları için ne
çok ucuz ne de çok pahalıydı. Mekân, yemek, servis açısından düşünürsek
fiyat-beklenti bence dengeli oldu. İki salata ve iki limonata için 37 TL
ödedik.
Yemek sonrası rotamıza devam ederek Tepebaşı’ndaki Sahaf
Festivali alanına geldik. Buradan birkaç kitap alarak aktivitemizi tamamladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder