Bu Pazar baharın habercisi bir güne uyandık. Gezi programı yapmamıştık.
Kahvaltıdan sonra Eminönü’ne inmeye ve orada doğaçlama gezmeye karar verdik.
İlk önce Hasırcılar Caddesinin arkasında Pazar günleri kurulan bit pazarını dolaştık.
Bit pazarlarına bayılırım. İstanbul’un bir çok yerinde bit pazarı var. En
büyüğü yine Pazar günleri Feriköy’de kurulandır. Neyse yine Hasırcılar’a dönelim.
Bit pazarlarında ilginç eşyalar bulabilirsiniz. Ben bu Pazar pek şanslı değildim.
Sadece taze halka tatlı yemekle yetindim.
Buradaki
Rüstem Paşa Camisini daha önce gezmemiştik. Hazır gelmişken görelim istedik.
Çok güzel bir cami. İçi dışı İznik ve Kütahya çinileri ile kaplı. Bu kadar çok
Çinli cami görmedim. Sinan’ın ustalığını, Rüstem Paşa’nın görgüsüzlüğünü
gösteriyor.(Rüstem Paşa Osmanlı tarihinin en zengin sadrazamlarından. İznik ve
Kütahya’da çini fabrikaları mevcut. Caminin yapılma aşamasında bir sürü çiniyi
Mimar Sinan’a teslim eder ve hepsinin camide kullanılmasını ister. Sinan “bu
biraz fazla değil mi?” deyince “sen hepsini kullan” der. Böylece caminin her
yeri çini ile dolar)
Rüstem
Paşa Cami’den çıkıp Mahmutpaşa yönüne döndük. Eşim havlu, terlik filan aldı.
Oradan kuru fasulye yemek için Süleymaniye’ye çıkmaya karar verdik. Süleymaniye
Camisini daha önce görmüştük. O yüzden tekrar girmedik. Kurucu Ali Baba Kanaat
Lokantasında kuru-pilav-soğan ziyafeti çektik. Üstüne peynir tatlısını çayla götürdük.
Eski dost işletmeci Türker Bey her zamanki gibi yemek tezgâhının başında idi.
Ayak üstü sohbet ettik. Yine bir tarihi lokantadan mutlu ayrıldık. Kuru, pilav,
su ve tatlı 14 TL. Bize verdiği keyif ve mutluluğa göre çok ucuz bir fiyat.
Tarihi bir lokantada bulunmanın keyfi cabası. Tek eleştirim servisteki aksamalar.
Zaten servisin dört dörtlük olduğu çok lokanta yok. Bu da Kurucu Ali Baba’nın
nazar boncuğu olsun. Kuver, garsoniye ücreti buranın yanından bile geçmez.
Buradan
yönümüz Vefa yoluyla Unkapanı’na çevirdik. İMÇ’nin arkasında bizi karşılayan
sürpriz başka bir bit pazarı oldu. Gerçi burada da bir şey bulamadım ama yeni
bir yer keşfetmiş olmak hoşuma gitti. Karşıya geçerek Zeyrek Sarnıcı ve
Pantokrator Kilisesi’nin restorasyon aşamasını kontrol ettik. Daha epey işleri
var ve biz sonucu görmek için sabırsızlanıyoruz. Günün sürprizlerinden biri
bizi Zeyrek Sarnıcı’nın üzerinde bekliyordu. Süleymaniye Cami’nin harika bir
görüntüsü buradan izlenebiliyor. Çok yorulduk ve eve döndük. Hayatın harika
günlerinden biriydi.